Çıldırmak
Bazı anlar çıldıracak gibi hissediyorum. Bu his sanki, kalbimden beynime art arda vuran çekiç darbeleri gibi. İyi yani, kısa bir süre sonra geçiyor. Kötü yanı, aslında hiç geçmiyor ve bu durumun içerilerde bir yerde kalıcı hasar bıraktığını düşünüyorum.
Geçen gün Kaygısızlar Nerede Çekildi@YouTube videosunu izliyordum. Kaygısızlar sevdiğim bir dizi olduğu için epey uzun süre izlemiştim ama tabii o zamanlar çocuk olduğum için hayal meyal hatırlıyorum. YouTube bu videoyu önerince, izleyesim geldi ve oynat tuşuna bastım ama basmaz olaydım; izledikçe “oynatmama az kaldı”.
Nostalji bende “çaresizlik” hissini uyandırıyor. Hayatta en nefret ettiğim duygu çaresizliktir. Bende “çaresizlik” hissi yaratan şarkıları da hatta paylaşmıştım. Bir şekilde beni bir yerden yakalıyor. Garip bir şekilde, kendi çaresizliğimden ziyade insanların/insanlığın görünmeyen çaresizliklerini hissedip çıldıracak gibi oluyorum.
Çocukken yaşadığım mahalleye büyüdüğüm zaman da ara ara gider, çocukken oynadığım yerlere, eski apartmanımıza, dutundan nasiplendiğimiz ağaca, sokaklara-evlere bakardım. Üniversite okumak için Kayseri’ye geldiğim zamanlar, evlere bakar ve bu insanların hikayelerini düşünürdüm. Hatta bu bana o kadar garip gelirdi ki … Düşünsenize; apartmanlar karınca evleri ve insanlar karıncalar gibi, uzaktan bakıldığında küçücükler ama hepsinin bir hayatı var. Dertleri var, sevinçleri var, eş-dost-akraba var, komşular var, iş-güç var, var da var … Uzaktan bakıldığında manasızlar ama hepsi kendi hayatının başrolü konumunda.
Eskiyi anan videolarda da aklıma hep orada zamanında insanların yaşadığı, her türlü duyguyu tattıkları ve kendilerini çok önemli görüp aslında hiç de önemli olmadıklarını hissederim ve bunu onlar da hissedebilseydi ne kadar korkunç olacağını düşünürüm. Buradaki “çaresizliği” hissedebiliyor musunuz? Çıldırmamak elde değil.
Kendime nostalji videoları izlemeyi yasaklıyorum. Yasağı delince bir çıldırma yazısı daha patlatırım.