Duygular - Samimiyet
Adam sahnede komedi yapıyor, oyun sergiliyor ve bunun için günlerce çalışıyor. Metin yazılıyor, prova yapılıyor ve oyun sahneleniyor.
Sen seyirci olarak gülüyorsun, belki oyundan sonra “ne güzel bir gündü” diyorsun belki o oyuna gittiğin kişilerle bu anınızı yıllarca konuşuyorsun.
Oyunu sahneleyenler, emeğinin karşılığını aldıysa seviniyor almadıysa üzülüyor veya sinirlerine hakim olamayıp sövüyor.
Normalde bir arkadaşını güldürmek için para alır mısın? Ya da biri senin bir söylemine gülüp eğlendiğinde, para talep eder misin? Hayır.
“Samimiyet bize geçti” denir, peki tiyatro oyununda samimiyet var mıdır? Kim bilir o metinden neler kırpıldı, kaç tane süzgeçten geçti ve oyuncunun anlık performansı ile önünüze geldi ve siz de izlediniz.
Dalından koparıp ısırarak yediğin armut mu, AVM içerisindeki markette satılan köpük tabağın üzerinde streç film ile sarılmış armut mu? Tarif etmesi bile uzun sürüyor. İşte bu soruların yanıtı insandan insana değişir. Hiç romantiklik yapıp, “tabii ki ilki” demeye gerek yok.
Bu kadar zırvayı şunun için anlattım: Tartışma programlarında izlediğiniz, köşe yazılarında okuduğunuz veya sosyal medyada bir şekilde önünüze düşen insanları (sunucu, yazar, siyasetçi vs.) ciddiye alıp da “ya benim aklımla dalga mı geçiyor” falan demeyin. Kendinizi üzersiniz, tespitiniz yanlış olduğundan bir yere de varamazsınız.
Herkes ekmeği peşinde be kardeşim! Seni güldürüp para alan adamı garipsemedin de seni üzüp para alan adamı mı garipsedin?
“Ya işte kapitalizm” diye düşünüyorsan, buna kapitalizm denilmiyor kardeşim. Bi “kapitalizm”, bi de “anarşizm” kelimeleri herhalde manaları dışında en çok kullanılan kelimelerdir: Tekrar edilen kelimeler, anlamlarını yitirdiğinden olsa gerek. Ümit ediyorum ki ben de bu yazımda “samimiyet” kelimesini kullanarak anlamını yitirmesine katkıda bulunmuşumdur: Bir daha aptal yerine konulduğunu düşünmezsin.
Selamlar.