Fake It Till You Make It
“Fake it till you make it”, bir şeyi yapmadan sanki onu yapmış gibi davranmayı öğütlemektedir. Örneğin; ürününüz yok ama ürünün web sayfası var, sanki ürün varmış gibi pazarlıyorsunuz. Bu strateji başarı getirdiği gibi davranış bozukluğuna da dönüşebilmektedir. Zira bir şeyin olmamasının onun varlığını ifade etmek için bir önemi olmadığını düşünen insan, bir şeyin varlığı ile yokluğu arasındaki farkı yitirmeye başlar.
Bu strateji, bilinçli bir şekilde kullanılırsa kişinin zaman ve para kaybetmesinin önüne geçebilir. Zira bir şeyi tasarlamak ve yapmak arasında para ve zaman farkı vardır ve kişi o işi tamamlamış gibi davranarak en azından pazarın tepkisi ölçmüş olur. Bu sayede belki o zaman ve para yatırımını o konuya yapmaktan vazgeçer veyahut pazarın tepkisine göre o şeyin tasarımını değiştirebilir.
Fakat bu stratejinin kötü yanı, hiçbir çaba göstermeden sanki o çabayı göstermiş gibi yaptığınızdan, sizde alışkanlık yapmasıdır. Bu yüzden, belki de başlayıp tamamlayacağınız ve başarılı olacağınız işlere hiçbir zaman başlamamış da olabilirsiniz.
Peki, bir şeyin varlığı ile yokluğu arasındaki fark nedir? Bazen bir şey olsun diye beklemek zorundasınızdır, bazen gece gündüz çalışmak, bazen de şansınızın yaver gitmesi gerekmektedir. Hayat gibi kısa bir maratonda, herhalde insanı en çok belirsizlik ve bekleme yorar. Ne zaman olacak, ne zaman bitecek diye diye ömrünüz tükenir.
Benim genel olarak bir şeyin varlığı ile yokluğu arasındaki farkı test ederken uyguladığım bir yöntem var. Bunun illa ki bir adı vardır fakat ben bilmiyorum. Varlığı ile yokluğu iki birbirinden en uzak uç olarak alırsak, ne kadar bu uçlara yaklaşırsak aradaki farkı o kadar iyi anlarız. Bunu teknik alanda da uygulayabilirsiniz, depresyon tedavisinde de.
Depresyondasınız ve neden olduğunu bilmiyorsunuz. Depresif olmadan öncesi ile depresif halinizi karşılaştırıp, aradaki farkı sorgulayınız. Zira bir fark bulamayacağınız için, bunun makul bir sebebi olmadığını anlayacaksınız.
Bir konuya canınız mı sıkıldı, hemen o can sıkıcı faktör iki değil de on katı olsaydı etkisi ne olurdu diye düşünün. Eğer etki aynı oranda atmıyorsa, sıkıntıyı oluşturan o faktör değildir.
Teknik bir problem oldu, “profiling” yapmaya üşenen ekip arkadaşınız boku donanım veya yazılıma atmaya kalktı. Bok attığı donanım veya yazılımdaki sorunun nedeni daha da kötüleşseydi, o sorun daha da büyüyecek miydi? O neden 3 değil de 100 olsa, sorun içinden çıkılmaz bir hal mi alacaktı?
Varlık ile yokluk arasındaki fark bir bakıma öznel bir algı tarafından yönetilir. İnsan zaman tarafından kandırılmaya müsait olduğu için, “fake it till you make it” size bir yönden makul gelir. Bunda bir beis yoktur fakat alışkanlık haline getirmeyin derim. Bir de bilgisayar dünyasındaki arkadaşlarıma tavsiyem, bilgisayar gibi determinist davranan bir cihaza insan muamelesi yapıp hakkında duygusal çıkarımlar yapmayın 😃 Hiçbir yazılım size darılıp çalışmasını değiştirmez; şartlar aynı olduğu her zaman çalışması gerektiği gibi çalışır.