Niyet - Sonuç
İki gün önce, “Nitelik ve Nicelik” başlıklı bir yazı yayınladım. Burada “öldürmek” fiilinden bahsederken, cümlenin başına “kasten” diye bir belirteç koydum. Bu yazımda niyet - sonuç ilişkisi ve insanlığın ruhuna işlemiş bir garip durum üzerinde duracağım.
Zıpır zamanlarımda, dilbilim, felsefe, teoloji, Allah ne verdiyse okurken, diyalektik materyalizm vs. de okumuştum. Hatta hala anımsarım, edebiyat dersinde hoca herkes bir yazı yazıp getirsin, sınıfta okusun demişti de ben “İdeal bir insanda bulunması gereken hasletler: Sosyalist, İnsan-ı kamil ve Übermencsh” gibi bir yazı yazmıştım. Sosyalist insan modeli ile ilgili evde bir kitap vardı, ondan faydalanmıştım. Karşılaştırma yazıları bence iki yerine üç olgu arasında oluyorsa daha farklı analizler yapılabiliyor. Yoksa “sosyalist insan modeli” diye bir kavram gerçekte var mı bilmiyorum ama kitabın başlığında vardı 😃 Demek ki birileri onu da idealize etmiş 😃
Neyse efendim, çok uzattım. İşte o zamanlarda, Aliya İzzetbegoviç kitaplarını da okumuştum. Orada materyalist bakış açısının kendi içerisindeki yetersizliği ile ilgili, kelimesi kelimesine hatırlamasam da, şuna benzer bir fikir sunuyordu: Bir insan kasıtlı olarak birini öldürse, herkes ona büyük cezalar verilmesini ister ve kamu vicdanı bu şekilde rahat eder. Ama biri yanlışlıkla/sakarlıkla 10 kişinin ölümüne sebep olsa insanların tepkisi, kasıtlı öldürene verdikleri tepkinin 10 katı olmaz, hatta birini kasıtlı öldürmekten daha az olabilir. Zira insan vicdanı “ameller niyetlere göredir” inanışıyla hareket eder. Zaten modern hukukta da bunun yeri vardır. Yani hakim bey, 10 kişiyi yanlışlıkla öldürene, materyalist bakış açısıyla yaklaşıp, 1 kişiyi kasten öldüren kişinin cezasının 10 katı ceza vermez.
Burada kamu vicdanı ve hukuk açısından bir realiteye parmak basılıyor. Tabii insanların bir de bu duruma kişisel tepkileri var, o çok daha farklı bir konudur. Bu yönüyle bakıldığında, ben Aliya İzzetbegoviç’in bu tespitine hak veriyorum.
Tabii bir de bu durumu insanlığın bir zaafı olarak görüp, büyük trajedilerden bile burnu kanamadan çıkan bir sürü de insan mevcut. Bu konuya da kısmi olarak “Nitelik ve Nicelik” yazımda değinmiştim. Daha sonraki yazılarımda yaşanmış olaylar üzerinden tekrar değinebilirim.
Bu arada bileniniz varsa lütfen yorumlarda belirtsin: Aliya İzzetbegoviç’e Bilge Kral lakabını kim taktı? Kendisinin böyle bir adlandırmadan hoşlanacağını hiç sanmıyorum. Acaba bu konuda bir yorumu hiç olmuş mu? Belki de bunları okudum da hep unuttum. Ya çok garip; bi ara neler neler okumuşum. Bir yazımda da geçmişte okuduğum değişik kitaplara değineceğim. Mesela biri aklıma geldi: Hakim Bey diye bir yazarın adını hatırlamadığım bir kitabı 😃 Ne yazıyordu, neden okudum vallahi hiç hatırlamıyorum. Sadece adamın evsiz yurtsuz ortadoğu civarında takılan, anarşizm ve başka her türlü konu üzerine fikirleri olan, çirkin görünümlü biri olduğunu hatırlıyorum. Hayat işte, neler neler …