Savaşı Kanıksamak
Bıçkın zamanlarımda, “savaşsız bir dünya nasıl mümkün olur” diye kendi kendime sorardım. Yaş aldıkça “savaşsız bir dünya neden mümkün değil” sorusunun yanıtını aramaya başladım. Şimdi ise “savaş olmadan barış da olmaz” diyerek kendimi avutuyorum.
Rusya-Ukrayna savaşı hakkında televizyondaki herbokologlar gibi fikir beyan edeceğimi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz 😃 Zira Rusya ile Ukrayna arasındaki tarihsel bağlar, konjonktürel durum vs. hiçbirine hakim değilim.
Dünya varoldukça savaşlar hep var olmuş. Eskiden bunun değişebileceğine inanırdım ama yaşadıkça ve gördükçe, insanlığın büyük çoğunluğunun böyle bir derdinin olmadığını anladım. Bu konuları (ve buna benzer başka konuları) niye dert edip bu kadar düşünmüşüm, bazen kendime soruyorum. Şu anda bu yazıyı kaleme alırken bile, o düşünceler bana hayal meyal düşler gibi geliyor. Hani yıllar sonra birini görürsünüz de adını hatırlamaya çalışırsınız ama bir yandan da onun o kişi olduğundan emin olmazsınız. İşte öyle bir his yaratıyor. Bu yüzden; kalbimden gelerek fikrimi beyan edemeyeceğimden, yazacağımı ilk satırda yazdım, bu yazıyı da burada noktalıyorum.