Yazmak
Bilmiyorum, sizlere de öyle oluyor mu fakat ben ne zaman bir yazı yazmak istesem, ilk olarak aklıma hep şikayetvari, olumsuz konular geliyor. Eğer yazının içeriği “veryansın” tadında olacak ise o konuyu hemen çöpe atıyorum. Bir yanlışa “-kendimce- haklı itiraz” olacak ise yazıyorum.
Aslında şikayet etmek, olumsuzdan bahsetmek tüm insanlığın kullandığı en etkili iletişim yöntemi değil mi? Gün içinde yaptığınız konuşmaların yüzde kaçının şikayet içerdiğini düşünün, eminim ziyadesiyle hayatınızda yer edindiğini göreceksiniz. Köşe yazılarına bakın; hep olumsuz konular, hep diğer taraf büyük bir şerefsizlik içerisinde. Sabah gazeteleri açın, akşam televizyona bakın: Yine kötü haberler. Dizi izleyin, film izleyin ve tamamen kurgu hikayeler gerçekmiş gibi kendinize bile isteye dert edinin. Dert edinin ki hem düşünecek hem de anlatacak konunuz olsun.
Olumsuzluk açısından benzeşen bir diğer iletişim yöntemi de “rekabet”. Rekabet için enerji harcamıyorsanız, onun adı fesatlık, hasetlik oluyor. Harcıyorsanız da azim, hırs oluyor. O da ayrı bir yıkıcı güç ama bu gücün de peşine insanlar takılıyor ve bir yerde bu da bir iletişim yöntemine dönüşüyor. Bir bakmışsınız “aman be bu da ne hırslı çocuk”tan, “azimli lider”e dönüşüyorsunuz.
“E ne var bunda, hepimiz insanız; iletişim kurmak için ortak duyguları kullanacağız tabii” dediğinizi duyar gibiyim. Ama hep mi kahır be kardeşim? İlla feleğin çemberinden geçmek mi gerek? Dünyada arabesk gibi bir kültür yaratmış bir ülkenin çocuklarına bu sorular tabii komik geliyor. Ben de bu yazımda sizlerle komedi üzerinden iletişim kurmuş olayım.